Sunday 5 April 2015

Yemek mi oyun mu?

Çocuklar ve oyunlar hakkında blog yazıp da yemek ve oyun kelimelerini aynı başlıkta kullanmamak mümkün olabilir miydi? 

Çocuğun fiziksel, zihinsel, duyusal ve sosyal gelişimine etkisi üzerine ağdalı laflar edecek donanıma sahip değilim, sadece okuduğum makaleler ve kitaplarla sınırlı bir bilgim var. Hal böyle olunca da yemek yedirirken oyun oynanır veya oynanmaz gibi bir konuya hiç girmiyorum. 

Bu konuda yazmaya da dün akşam karar verdim, Dilay'la beraber yemek yerken. O masanın kendi tarafında tabağıyla ben de masanın bana ait tarafında tabağımla meşgulken. Dilay önümüzdeki ay dört yaşında olacak. Bundan üç dört ay önce anneden bağımsız olması adına "kendi yemeğini kendin ye" hareketine giriştik. Öncesinde canının istediği şeyleri kendi yese de yemeklerin çoğunu ben yediriyordum. O da hem yemeğini yiyip hem oyun oynuyordu. Genelde masada olsak da başından kalkamadığı oyunlar olursa, oynadığı yerde hallediyorduk yemek işini. Yani yemek halledilecek bir iş gibiydi. 



Kendi kendine yeme hareketinin ilk haftasında her öğünde sen ver diye itirazlar yükseldi. Her itiraz ettiğinde ben de yiyorum, sana veremem deyip ellerimi meşgul ettim, kendi kendine yemekten hoşlandıklarını pişirdim, ilgisini çekecek şeylerden bahsedip konuyu değiştirdim. Yemek yemesi için oyunun bitmesini, ara öğünü atlayıp daha çok acıkmasını da bekledim. Ama sonrasında itirazlar bitti, artık yemeğini çoğunlukla kendi yiyor. Tabi yemek boyunca yüz kez hadi hadi hadi hadi. Örneğin:
- Hadi şimdi de ben biraz şarkı söyleyeyim, sen de yemeğini ye.
- Hadi ama konuşmaktan yiyemiyorsun.
- Hadi bak ben bitiriyorum, sen hala patatesleri ayıklamaya çalışıyorsun.
- Hadi ayıya ben yedireyim biraz sen kendin ye.
- Hadi yoğurdu yeterince karıştırdın, şimdi ye.
- Hadi sandalyede neden dönüp duruyorsun, yemeğini yesene.
...

Yemek yerken, giyinirken veya herhangi bir şey yaparken bu kadar çok hadi duyan çocuk tabi ki bozuk plak gibi hadilemeye başlıyor. 
Diyalog şu:
- Hadi anne, hadi anne, hadi anne
- Ne hadisi kızım?
- Hadi işte
- Hadi de ne yapacağım?
- Bilmiyorum, hadi diyorum işte.

Konuya geri dönersek, kendi kendine yemeğe başladığında oyunlar ve oyuncaklar masadan uzaklaşmadı tabi ki.


Şu fotoyu bir süre önce paylaşmışım. Bu minik hayvanlar ve daha büyükler sofrayı genelde bizimle paylaşıyor. Yemek yiyorlar, dans ediyorlar, şarkı söylüyorlar ve bolca konuşuyorlar. Oyuncaksız masa hareketine cesaret edebilmek için daha uzun yol var gibi.

En başa dönersek, ilk ek gıdaya başladığında hiçbir şeyle oynamadık çünkü çok güzel yemek yiyordu. Bunu demeyeceğim tabi ki, hiçbir şeyle oynamadık çünkü hiçbir şey  yemiyordu. 

14 aylık olana kadar ses çıkaran oyuncaklar, şarkılı kitaplar, şarkısız kitaplar, ipad, TV, reklamlar herşeyi denedik ama hiçbir öğünde üç kaşıktan fazla yemeyip, tam zamanlı anne sütüne devam etti. Gayet tosun bir bebekti, yemediği için zaafiyet falan geçirmedi. Tabi bana sorarsanız açtı, çok açtı, deli açtı.




Üç kaşıkçı Dilay, on beş aylık olduğunda birden değişti ve yemeye başladı. Anneye bir kez yemek yiyorum gazı verdikten sonra da yemek istemediğim anlarda beni eğlendirirsen belki bir kaşıklık açarım ağzımı moduna girdi.

Hatırladığım en erken yemek yedirme numarası şarkı dinletmek. Nasıl başladığımızı hatırlamıyorum ama muhtemelen tesadüfen bulmuşuzdur. Youtube açıp "Baby genuis, The GiggleBellies ve Toonbo Star" videoları izletiyordum, siz hiç dinlediniz mi şarkılarını? Biz ailecek hayranlıkla dinledik, hala zaman zaman dinlemeye devam ediyoruz. 








Şarkı faslına geçtikten bir süre sonra ipad masaya konmadan ağzı da açılmamaya başladı. Şarkı videoları çizgi filmlere dönüştü. Favoriler şunlardı:







Tabi ordan burdan okuyup araştırıp panik olan anneden bahsetmek için çocuklu bölüme iki satır ara vereceğim. Çocuk oturup yemeğini yiyor muydu, yiyordu ama her yemek yedirişte dünyanın en kötü şeyini yapıyor gibi hissediyordum. Uzmanlar gazetelere, televizyonlara çıkıp sanki beni anlatıyordu, çocuğunun ağzına ekran karşısında yemek tıkıştıran anne. Instagram ve facebook yemek işini hakkıyla halleden annelerle doluydu. Benim gibi yapan anneleri buldukça altın bulmuş gibi seviniyordum, evrende yalnız değildim. 

Bir süre daha videolarla yemek yedirdikten sonra dayanamadım. Ani bir kararla yemek saatinden videoları çıkarttım. İtirazlar ve ağlamaların önünü almak için de yeni bir şeyler gerekiyordu, ben de şarkılı/şarkısız kitaplar yığdım önüne. İşe yaradı. Kısa sürede ipad sayfası kapandı. Yerini daha çok yaratıcılık gerektiren ve daha zahmetli bir yöntem aldı  ama öyle bir ekran fobisi oluşmuştu ki ben buna da razıydım. 

Biz uzun bir süre yemek saatlerinde kitap okuduk veya sadece resimlerine baktık. Hala dönem dönem masaya kitap taşındığı olur. Komik bir şekilde veya heyecanlı okumak, çok soru sormak, abartı şaşkınlıklar, kitaptaki çocuklara kızmak veya onlara sevgi göstermek, artık hangi yöntem o gün tutarsa.

O döneme ait kafamda yer eden kitaplardan bazıları şunlar.






Ve o zamandan beri elimizden düşmeyen hala sık sık dönüp baktığımız kitap da şu



Dönem dönem ben ona yemek hazırlarken o da oyuncaklarıyla bana hazırladı. O yemeğini yerken ben de onunkini yedim. Masada oyuncak yemek pişmeye devam etti, malzemeler eklendi veya çıkarıldı ama anne hep zevkle yedi tahta ve plastik yemeklerini.

Lego aşkı yaşadığı dönemlerde lego insanlar da bizimle masaya oturdu veya biz onların yanına oturduk. Tabi banyoya, tuvalete ve yatağa da beraber gidiliyordu sadece yemek değil. Anne lego bende, Dilay lego onda devam ettik oyuna.


Islak mendille temizlik yaparken yemek yenilen bir dönem oldu. Aynı ıslak mendille tüm oyuncaklar silinirken, kaşıklar peşi sıra ağıza girdi.

Bir dönem skype ile yemek faslı bile yaptık. Anneanne dede karşıda, biz ekranın diğer tarafında onlara oyuncaklarımızı gösterirken kaşıklar sokulmaya devam etti. 

Dün akşam bunları yazmaya karar verdiğimde bu meselenin sonu nasıl gelir diye de düşündüm. Şu an için yemek ve oyun çekişmesi ne zaman biter bilmiyorum. Hele ki daha birkaç gün önce bütün gün oyun oynayıp kendimizden geçtikten sonra, yatma zamanı gelip de yatağa uzandığımızda, Yataktan fırlayarak:
- Ayyyy bugün oyun oynamayı unuttuk, napcaz? diyen bir müptela ile yaşıyorsanız tünelin ucu birazcık karanlık görünebilir. Her dönem gibi bunun da geçeceğini biliyorum artık ama bunu bilmek rahatlamamı sağlamıyor, bu sürekli rahatsızlık durumuna da sanırım anne psikolojisi deniyor.

2 comments:

  1. kitap tavsiyeleri için teşekkürler benim oğluma sevdiremedim kitabı henüz izleyici eklentisini eklerseniz blog takibi kolaylaşır çok sayıda blog izlediğimizden url kabul edilmiyor çünkü sevgiler

    ReplyDelete
    Replies

    1. Offf bu blog yazma isinde cok yeniyim, tavsiye icin tesekkurler. Oyle bisey yaptim saniyordum yapmamisim demek :)

      Delete